25 Kasım 2011 Cuma

Neden Doğruları Söylemiyor Polemik Üretiyorsunuz?



 Sahabe Müslümanların gözünde vahye muhatap olan bir peygamber değil,  , masum değil, Onlar; cahiliyenin canavarlaştırdıkları  azgın bir topluluğun içinden güzel peygamberimiz Hz Muhammed’den etkilenip islamı kabul eden, 23 yıl boyunca yavaş yavaş cahiliye adetlerinden uzaklaştırılan Hz Peygamberin talebeleri, gözdeleri, sevgilileri, arkadaşlarıdır. Allah O güzel dostuna çirkin arkadaşı kötü akrabayı layık görür mü? Ona layık olmayanları da zaten, Yüce Rabbim O güzide insanın etrafından farklı şekillerde hemen temizlemiştir.  Ancak, hata yapıp sonra tevbe edip, bir merhale katlettikten sonra yine hata yapıp iki kez tövbe edip, iki üç merhale katledip belli bir süreçte kademe kademe olgunlaşan ve ona layık olmaya çalışanlar da olmuştur. Sahabe hatalarına vurgu yapan ayetlerin muhatabı sadece onlar olsaydı bugün bunların ne önemi olabilirdi ki. Oysa Tabii ki Allah ilk zaman müminlerinin en küçük hatalarını sayıp dökecekti ki bizler neyin hata, neyin çirkinlik, neyin güzellik olduğunu onlar üzerinden anlayalım  ve bizde Allah’ın ayetleri ile inşa olalım diye! Bu ayetlerin muhatabı olarak sürekli başkalarını görmek isteyenlere şaşmamak mümkün değil.! Söz konusu ayetlerin muhatabı olarak herkes kendini bir görsün bakalım ayetin neresindesiniz!? Yüce Rabbım halimize, yaşantımıza, nefsimize  bakıp da ne olduğumuzu vahiyle bildirseydi, acaba kim kimin yüzüne bakabilirdi!....
Allahın sevgili kulları gelin her harekette,  her cümlede polemiği bırakalım. Düşmanlık gözleri bu kadar kör etmesin. Haşa Allah yüce kitabında aramıza nifak sokmaya mı çalışıyor. Bu yapılanların anlamı bu değimli? Nefret islamın yok etmeye çalıştığı kötü duygu değil mi? Neden hala bu tohumlar ekilir, filizlendirilir, çoğaltılır katmerleştirilir? Hem bunu yapacaksınız hem de orada islamı ve vahdeti arayacaksınız ne acayip şey Allah’ım!
 Beğenmediğiniz acımasızca eleştirdiğiniz, küfürle itham ettiğiniz, bir sürü iftira attığınız  kişiler, Hz Peygamberin hanımlarıydı. Allah onlar sizin analarınız diyor ya! Haşa Allah kendi kendi ile çelişkiye mi düştü!?.. Allah’a saygınızı da mı yitirdiniz? Herkes kendi çirkinlerini görmüyor fitneden fesattan geri durmayıp kemikleri kalmamış insanların aleyhinde oluyorlar. Bu mu sizin dini anlayışınız!!!!? 
Ne derseniz deyin Hz Resulullah Hz Ayşe’nin dizlerinde gözlerini yumdu. Ona çok güzel şeyler söyledi. Onunla çok mutlu olduğu anlar oldu.  Etrafındakiler onun  Dostlarıydı. Akrabalarıydı. Eğer bunların hataları Allah katında affedilmeyecek idiyse o gerekeni yapar hayattayken onun tedbirlerini alır ümmetine bazılarının söylemeye çalıştığı gibi şifreli şeyler söylemezdi!. Çünkü O herkes tarafından okunsun anlaşılsın diye gönderilen yüce Kuran’ın inşa ettiği zattır.
 Pekiyi size de ne oluyor.  Sizin esas derdiniz bu değil. Nedir?
Hz Ali’ye dostluk ve muhabbetten dolayı yakın olan ve Ali Şiası denilen gruptan sonra  ortaya çıkan siyasi hareketin yani Şiacıların, Abdullah ibni sebe ile ortaklaşa yürüttükleri projede,  yani İslama Yıkma girişimlerinde  SAHABE yi önlerinde  tek engel görüyorlardı.. Kuran’a bile saldırdılar. Görmediniz mi? Kuran’dan şüpheye düşürmek için olmadık yalan söyleyip El kafi’ ve diğerlerinin kitaplarına soktular.[1] Sonra islamın   tanımındaki imameti saptırarak zerdüşlük geleneğindeki kral konumuna soktular onlar adına binlerce hadis uydurdular. Şimdi görüyorum ki bazıları farkında olmadan Allah düşmanlarının avukatlığını sürdürüyorlar.
Resullulahı yakından gören onun her türlü söz ve davranışlarını izleyen onu gelecek nesillere taşıyan,  HZ peygamberin sevdiği en güzel kuşak olarak nitelediği bir zümreye düşmanlık besleyenlerin neyi amaçladığı bilinir de, bugün inancından hiç kuşku duyulmayacak bir neslin, eski kalıntı dinozorlaşmış anlayışları aşamayıp  onların diliyle konuşmayı sürdürmesini doğrusu ben anlayamıyorum.   Birazcık aklını kullanan insan görür ki sahabeden  her birisinin islama girişi farklı farklı zaman dilimlerinde olmuştur. Dolayısıyla her birinin terbiye süreci de farklı zaman dilimlerine yansımaktadır. Onların hata yapmalarından daha doğal ne var ki. Onlar masum değillerdi ki!  İlk dönemlerinde yaptıkları hataları çabuk kavramış ve tövbe etmişlerdir. Sonra tekrar, ve tekrar. Her defasında daha büyük pişmanlıklar içinde tövbe etmişlerdir.  Onlar ilk dönem Müslümanlarıdır, elbette hataları yaşaya yaşaya öğreneceklerdi.  İslamı bir program içine koyup insanlara yüklemediler ki, bu programın gerekliliğini yapsın, hatasız yaşasınlar!. Şimdi bile islamı her yönüyle kavradım diye ortaya çıkan insanların ne pislikleri görünüyor. Başta bu fitneye alet olanların yaptıkları gibi..!  Kaldı ki Yüce Rabbim; Tevbe süresinde Ashâb-ı kirâmdan razı olduğunu ve onlar için ebedi nimetler, saadetler hazırladığını şöyle beyan ediyor:

“Muhacirlerden ve Ensardan İslam’a girmekte ilk önce geçenler ile bunlara güzelce tâbi olanlar… Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular. Allah onlara altlarından nehirler akan Cennetler hazırladı ki, içlerinde sonsuz kalacaklar. İşte büyük kurtuluş bu.” (Tevbe Sûresi, 100)
Acaba bu ayet hiç mi bir şey çağrıştırmıyor?. Bu ayeti okur okumaz anlam kaydırması yapanlar, başka anlamları yamamaya çalışmakla haşa Allah’ın fikrinin de mi değiştireceğini sanıyorlar!..? Doğrusu kalbi katılaşmış insanlara şaşmam da bu çirkinliğin etkisinde kalanlara Allahtan doğruyu hakkı hak bilip haktan anlamak ve gitmelerini dilerim.

Yine aynı sürede Cenâb-ı Hak sahabe-i Kirâmı överek onların İslâm uğrunda can ve mallarıyla cihat ettiklerini ifade ediyor ve kendilerini hayır ve ihsan ile şöyle müjdeliyor:

“Lâkin peygamber ve emrindeki müminler mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bunları görüyor musun, bütün hayırlar işte onlar içindir. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir. Allah onlara altından nehirler akan Cennetler hazırladı. İçlerinde sonsuza dek kalacaklar. İşte o büyük kurtuluş budur.” (Tevbe Sûresi, 88-89)
Tevbe suresinin 40. ayetinde buyruluyor ki:
(Eğer siz ona (Resulullaha) yardım etmezseniz (ne önemi olur ki); ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)
Bu ayette, Allah, Hz. Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Ayette sahibini (Onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hz. Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir.
Allah’ın bak dediği yerden bakarsanız Allah’ın görmenizi istediği şeyi görürsünüz. Aksi halde Allah’ın ayetlerini bırakır da  Kerbela hadisesinden  yüz yıl sonra Sıffın savaşı ile ilgi en çok kaynak gösterilen ve  yalancı olduğu bilinen  azılı şii Ebu Muhannef ile yine    Sahabe ile ilgili en çok rivayet eden sahabe düşmanı olarak bilinen etrafta yalancılığı ile nam salan ve azılı bir şii olan Hişam bin Muhammed bin es Saib el Kelbi ‘nin  rivayetlerine itibar ederseniz  ve bütün dini referanslarınızı bu iki yalancının sözlerinden oluşturursanız acaba sizin kitabını Kuran’ mı olur, yoksa Kurgulanmış Tarih mi?
Bugün bütün İslam dünyasında bu konularla ilgili rivayetlerin büyük bir çoğunluğu bu kişilerden gelmesinin sebebi, İslam Alimleri Hz Peygamberin hakiki  söz ve fiilerini toparlamakla  meşgulken, bu yalancıların o tarakta bezi olmaması nedeniyle dedikodu, yalan, iftira ve Abdullah İbni Sebe’ ideolojisine  yardım ve yataklık etme gayretinden gelmedir. Çünkü hakiki İslam alimleri Tarih konusunda kitaplarına koyacak fazla bir rivayet bulamadıkları için bu iki yalancıdan gelen kaynaklara itibar etmek zorunda kalmışlardır.
Merak ettiğim şudur. Sahabe ile ilgili zanda bulunmak, onların gıybetini etmek, küfür etmek, İslam adına ortaya çıkmış olan zümre ve gruplara ne kazandırır? Ve bunlar kime ve neye hizmet ederler!!!? Kaldı ki bu davranışlar  ölmüş veya yaşayanlar için  bütünüyle Allahın yasakladığı şeydir.
Ben onlarla ilgili kötü zan beslemiyorum. Varsa ki günahları elbette vardır çünkü insandırlar. Onların günahlarını Allah bana sormayacak. Affettiyse ya da affetmediyse sonuçta kıyamette şahit olacağız. Ya onlar Allahın sevdiği kullar ise, ki ben bundan eminim. Acaba düşmanlık yapanların hali nice olur!!!.?
Sahabeyi seven Müslümanların yalana teveccühü hiç olmamıştır. Hiçbir kılıfa yalanı sokarak kullanmamışlardır. Onlar Hz Peygamber adına yalan uydurmadan fersah fersah kaçınmışlardır. Bu sitede bir arkadaşı takip ediyorum. Sahih kitaplarda Hz. Ali’nin üstünlüğünü anlatan metinleri gösterirken, söz konusu kitabın nasıl önemli ve doğru bir kitap olduğunu anlatıyor. Söylediklerine katılıyorum. Ama şöyle bir çelişki yaşıyor, aynı kitabın diğer sayfalarında Sahabeyi metheden hadisleri görmezden geliyor ve kitabın sahihliği onun gözünde  orada bitiyor, Başka bir kitap da İmamı Gazali’nin bir kitabında yine bu konularla ilgili kendi anlayışına uygun bir cümleyi yada sayfayı kopyalıyor, metne ilaveler yapıyor.  O kitabın  konuyu doğru anlattığını söylüyor. Sanra da bizim doğrularımız her yerde  ispatlanıyor diyor.  Onun doğrusu da sanki başkalarını eğrisi.  HZ Peygamberimizin  Ehlibeyti Allah’ın sevgileri ve evliyalarıdır. (Bu kavramı bizler Kuran’ın anlattığı gibi geniş anlamda anlarız. Alan daraltması yapmayız.) Her insanın üstün özelliklerinin övülmesi gibi, Hz Peygamber farklı ortamlarda yanlış anlaşılan yanlış bilinen ortamlarda  bu güzel insanları savunmuş ve övmüştür. Bu övgü onların hak ettiği bir şeydir zaten bundan kimse rahatsız olamaz olmazda. Onlar bütün İslam aleminin sevgilileri. 
Lütfen hakarete, suçlamaya gerek duymadan polemiğe girmeden neden “Sahabe Düşmanısınız” 
Hz Peygamberimiz Hz Ali övdü ve Halifem olacak demişse zaten halife oldu. Hz Peygamberimiz bu konuda doğru söylemiş. Nitekim bir sefer dönüşünde Hz Ali’nin emrini dinlemeyenlere karşı Hz Ali’nin haklı uygulamasını anlayamayanlar  haksızlık edenlere, onun hakkında ileri geri konuşanlara Takıldığınız konu sıralamada mı? Bu sıralama doğru değilse Allah’ın muradı bu yönde değilse, haşa onun muradının yönünü kim değiştirebilir? Lütfen insan muhatap olduğu kişilerin biraz daha mantıklı olmasını arzu ediyor.
      http://velayetcom.blogspot.com/2011/11/m.html 

[1] CEBRAIL’IN ayettir 17.000 Kuran, getirdiği Muhammed’e hz.( Kuleyni el Kafi, c.1 s.463 ), (Kuleyni, Kafi, c. 1, s. 339341), (Kuleyni, elKafi, c.8 sç125 ).,
ElKummi elHısal, s. 83), Muhsin elKaşi, EsSafi 6. Mukaddime s),
(etTabersi, elİhticac, s.70), Kuleyni, elKafi, c.2 s.633). EtTabersi, elİhticac, s. 223).




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder