9 Mart 2018 Cuma

YETMİŞ VE SEKSENLİ YILLARDA ÜLKEMİZDE İSLAMI BENİMSEMİŞ GENCLİĞİN OLAYLARA BAKIŞI.




YETMİŞ VE SEKSENLİ YILLARDA  ÜLKEMİZDE İSLAMI BENİMSEMİŞ GENCLİĞİN OLAYLARA BAKIŞI.
Savaş ve yoksulluk yorgunu ülkemiz insanlarının devrimler sonrası İslami kitaplarla da bağı koparılmış atadan aileden anlatılanlarla yetinilme ile din öğretme faaliyetlerini yer altına indiren bazı kişilerin yöntem ve öğretileri ile yetinmek zorunda kalmışlardır. Bu kişiler İslami boşluğun yerini; geçmişten beri süre gelen rivayetlerin din edinilme ve dini rivayetlerden öğrenme alışkanlığının üstüne, tasavvuf söylemlerini, tarikat şeyhlerinin konuşmalarını, onlar adına yazılan kitapları, hikaye destan, keramet ve mucizeleri kapsayan  büyük bir çoğunlukla içi hurafe dolu söylemleri din diye öğretir olmuşlardır. Bu öğretiler, toplumda insanı daha şekilci, dinde sınıfsal bir yapı oluşturan, yüksek sınıfta olanları  putlaştırma ve kutsama alışkanlığını ayyuka çıkarmıştır!.   Yetmiş ve seksenli yıllar; ideolojik sapmaların asabiyete yönelmelerin, birde bu hurafe kültürü ile islam devleti kurma modasının yarıştığı yıllardır. İran devriminden sonra ülkemiz çeşitli şehirlerinde hatta semtlerinde bile İran yönetimini överek mezhebinin din olduğu propagandasını yapan bir nevi misyonerlik faaliyeti sürdüren evler odalar oluştu. İran Irak savaşına katılmayan ancak Humeyni sempatizanlığını üzerinden atamayan binlerce insan bunların propagandası, yayınları, ürettikleri yalanları din edinmeye başladılar. Tabiri caiz ise Humeynici bir gençlik çıkmaya başladı! Kökten tarihini reddeden, tamamen sahabe düşmanlığı yapan, Kuran’ı farklı konuşturan, hatta ibadet şeklini bile değiştirenler!.......
İşte bu atmosferde ne yapacağını bilmeyen, hangisine inanacağını kestiremeyen kararsız bir genç!
 İran devriminden sonra bir umutla ataşelikler aracılığı ile oradan kitap ve kaset isteminde bulundum. İran’la ilgili okuduğum ilk kitap İran anayasasıydı. Anayasalarında İran ın dini “İslam”ı göreceğimi herkes gibi ben de umut ediyordum. Ancak, gördüm ki; kıyamete kadar değişmeyeceği vurgulanan şii mezhebi İran ın değişmez dini olarak anayasalarında yer almaktaydı. Bunun akabinde Şia nın ne olduğunu öğrenmem gerekti. O günlerde. Allahtan ki bir arkadaşım Humeyni ve İslam diye Türkçeye tercüme edilmiş bir kitap vermişti. Caferi hadisleri ve konuların Humeyni dilinden açıklamasının olduğu bir kitaptı. O kitabı okuduğum dönemde de namazımı kılsam da islamın ne demek olduğunu bilmiyor, sadece yaz tatillerinde cami hocalarından duyduklarım kadarı ile bir kanaatim vardı!  Okuduğum kitap kafamı karıştırmıştı. Peygamber dışında muşum kişilerin olması, imametin imanını esası sayılması, erkek kadın ilişkilerinde ölçüsüzlük, muta nikahı, takiyeye anlayışı,  imamların diğer peygamberlerden üstün olması, İmamların vahiy alması, imamların öleceği vakti tayin etmesi, imamların zekat memuru gibi bütün zekatları toplama yetkisi,  Müminlerin annesi Hz.Aişe ile ilgili  güvensizlik, ona yapılan iftirayı doğrularcasına ithamlar,  sahabeden dokuz kişi harici hepsini küfür ile itham etme vs.
Okuduklarım daha önceki öğretilerimle  taban tabana zıt şeyler içeriyordu. Bu görüşler nerden çıkmıştı. Meselenin aslını öğrenmek için ulaşabildiğim kaynakları taramaya başladım. Genellikle araştırdığım kaynaklarda Sünnilik ile Şiilik arasındaki farklardan hiç bahsetmiyor Şiiliğin propagandasında ve bazı tarihi olayların ajitasyonunda zirveye çıkılıyordu. O yıllarda Türk kökenli Caferiler şii kitaplarını tercüme ederken Sünni kesime dokunan onu yaralayan bölümlerini tercüme etmediklerini ya da tercüme ettikleri kitaba koymadıklarını sonradan öğrendim. Sebebi ise; okuyucu şia ile Sünniliğin bir farkının olmadığı kanaati ile şiaya yaklaşsın ve aldanması kolay olsun diye. Burada şunu da söylemekte büyük yarar var yapılan bir araştırmada İran yayınevleri Türkçeden Farsçaya çevirdikleri kitap bir elin parmağı kadar bile yok. Bu kitaplarda ilmi bir yanı olmayan türden kitaplardır. Oysa İran klasiklerinden tutun da kitapevlerine düşen her iran kökenli kitap hemen hemen Türkçeye çevrilmiştir.
Humeyni ve İslam adlı kitapta ki bilgileri o günlerdeki şii sempatizanları ile tartıldığımızda bu kitap Amerikan ajanları tarafından Humeyni yi kötülemek üzere tercüme edildiğini tamamen uydurma bir kitap olduğu cevabını veriyorlardı. Hâlbuki kitap da dipnotlarda kaynak isimleri belirtiliyordu. Ama Farsça bilmeyince bu kaynaklara ulaşmak mümkün olmuyordu. Sonuçta yılmadan araştırmaya devam ettim. İslam tarihlerine yöneldim. Bu vesile i kendi tarihimi de okuma öğrenmeme neden oldu.  İslam tarihindeki şia ile ilgili metinler ile Humeyni ve İslam adı ile yayımlanan kitaptaki bilgiler örtüşüyordu. Yani söz konusu kitap şiayı karalamak üzere hazırlanmış bir kitap değildi.   
Şaşkına dönmüştüm ama gerçeği artık kavramıştım. Demek ki, Humeyni mezhepçilik yaparak İslam bayrağını değil, bölünmüşlüğün mezhep çatışmasının bayrağını yükseltmeye gelmişti. Yıllardır bu hızla şia konusunda araştırma yapmaktayım bu birikimi de inananlarla paylaşmak en büyük arzum. Ancak inananların birbirine en yakın olmaları gereken dönemlerde farklılıkları kaşımanın insanlığa hiçbir yararının olmadığını düşünerek bugüne kadar bunu kendime sakladım. Ancak bu sürecin toplumumuzdaki yansımasına baktığımda dünkü siyasi sempatizanlarının bugün Şiilerle bir olup şia dışı müminler arasında yürüttükleri davet çalışmalarını sinsi metotlarla sürdürdüğünü görmekteyim. Siyasi yakınlığı dini yakınlığa çeviren ülkemizdeki sonradan dönmeler inanç akidesinin ve şianın ne olduğuna bakmadan bilgi edinmeden hatta buna ihtiyaç bile duymadan son derece cahilane bir tutum ile Cihadı istismar ederek “Şiî-Sünnî kardeştir” söylemini şia inancının güçlendirmek adına, şia karşıtı  inançlara hakaret etmeyi ve Şiîlerin faziletlerini sayıp dökmeyi kendince bir fazilet saymaktaydılar!
İRAN DEVRİMİ SIRASINDA SEMPATİZAN OLANLARIN BUGÜNKÜ HALİ
 Geçmişte iran ve diğer islam dünyasındaki gerileme ve ezilmişliğin altında  Humeyni nin çıkışına tamamen duygusallıkla Şiilere yaklaşan birçok insanın bugün durumu maalesef ki onlardan farklı değil. Yakından tanıdığım onlarca arkadaş var ki, Seksenli yıllarda Şianın gerçek dini anlayışını, tefsir ve muteber hadis kitaplarındaki şia gerçeğini bilmezlerdi. Sadece Humeyni’ye sempati ile bakarlardı. Yerli mollaların, geçmişte yaptıkları Sünni kesimi yezidin taraftarı propagandasının tekrarı ve Amerikan ve Siyonizm düşmanlığının atağa geçtiği bu süreçte de aynı tezleriyle şii olmayan Müslüman çoğunluğa  karşı sınır tanımaz yalan iftira yanlış bilgilerle bu kişileri aldattılar.. Başlangıçta kendi inançlarıyla ilgilide fazla bir bilgisi olmayan haksızlığa zulme karşı dik durmaya çalışan bu mazbut insanlar bugün şianın en azılı savunucusu durumuna gelmiş Şiilerden çok Şiileşmiş, şii fıkhını uygulayıp diğer müminleri küfürle itham eder duruma gelmişlerdir. Eğer bunların Tarihte olduğu gibi, siyasi yakınlığı dini yakınlığa dönüştürdüklerine şahit olmasaydım, başlangıç ve bugünkü hallerini bilmeseydim bu konuya zerre miktar ilgim ve alakam olmazdı. Bu araştırma ve tecrübelerimi yazmaktaki amacım hiçbir şii kardeşimi üzmek onunun inancına hakaret etmek ve aşağılamak değildir. Benim derdim; Şiacıalar ile. Şiiliği kullanarak ırkçılık yapan, diğer Müslümanlara düşmanlık üreten, onları arkadan vurmaya çalışan, bunlarla birlikte  kültürler ile siyasi olguları dinin önüne çıkartıp, Kuranı ve nebi örnekliğini  bu çerçeveden yorumlayıp ona buna cennet cehennem bileti kesenlerle!. Bu alanı fütursuzca kullananlara. Velev ki; mezhepçiliği, rivayetciliği, gelenekçiliği yapan kendini sünni olarak tanımlayan sünnicilik yapanlar olsun! Tefrika nerden gelirse gelsin, Kuran’ı yolundan saptırmaya çalışan her akım bu ümmet için fitnedir. Fitnenin sünnisi şiası olmaz.Tevhidi yaralayan, şirki islamın içine sokan her anlayış ve yorum tevrikadır, atılmalıdır, uzaklaşılmalıdır.!
Bütün bu masum gençlerin etkilenmesindeki gerçeğin bir başka yönü de maalesef diğer İslam ülke yönetimlerinin hali. Buralarda İslamın geleceği ile ilgili her hangi bir kaygı olmadığıdır! Zira bu ülkelerde dinin özü aslı toplumda ne kadar bilinmezse onlar o kadar rahat ediyorlar. Ellerindeki hammaddeyi ucuza batıya peşkeş çekerek günlerini gün etsinler! Bunu hazmedemeyen batılı emperyalistlerin, küresel kültürün etkisinden kendini bulmaya çalışan samimi insanların birçoğu da gerçeği bulma adına şii propagandacılarının tekeline düşmüş şia gerçeği ile mutlu olmaya çalışmaktadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder